Obez bireyler çoğunlukla panik atak problemi yaşamaktadır ve bariatrik cerrahi öncesi panik atağı olan hastalar ne yazık ki çok endişelenmekte ve bu sebeple de ameliyat öncesi görüşmelerde bazı rahatlama egzersizleri yapılmaktadır. Fakat bu anlık bir müdahaledir. Aslında hastaların ameliyat sonrasında da panik bozukluk tedavisine devam etmeleri gerekmektedir. Çünkü kilo verme sürecinde panik olma durumu, sürekli tartılmak, kilo veremediğinde endişelenmek gibi davranışlarla kişinin sürecini olumsuz yönde etkileyebiliyor.
Bunlara ek olarak, genel olarak panik atakla nasıl başa çıkılır, panik atak neden ortaya çıkar ve ne yapmak gerekir, bunlardan bahsedelim. Öncelikle panik atakla ilgili şunu bilmemiz gerekiyor: Panik atak kendi başına bir psikiyatrik tanı değildir. Genelde depresyon veya kaygı bozukluğuna eşlik eder, nöbetler halindedir. Bir anda ortaya çıkar ve kişi o an yoğun bir korku duygusu hisseder.
Bazen bu ölüm korkusu olabilir, bazen kalp krizi geçiriyormuş hissi, bazen delirecekmiş korkusu olabilir. Ve bu atak ortaya çıktığında genelde bazı fiziksel belirtiler yaşanıyor. Bunlardan en yaygın olarak görüleni; nefes darlığı, boğuluyormuş hissi, kalp çarpıntısı, vücutta uyuşma, titreme, terleme… Ve kişi bu fiziksel belirtileri katastrofize ediyor. Yani felaketleştiriyor. Kalp çarpıntısı olduğunda acaba kalp krizi mi geçiriyorum? Nefes darlığı yaşadığında acaba boğuluyor muyum? Vücudu uyuştuğunda, bacakları uyuştuğunda acaba felç mi geçireceğim gibi fiziksel belirtileri aşırı abartıyorlar. Peki aslında bu fiziksel belirtiler neden ortaya çıkıyor?
- genel bir gerginlik seviyesi,
- stresli yaşam,
- aile problemleri,
- evlilik problemleri,
- kişinin bireysel psikolojik sıkıntıları,
- iş hayatı,
- eğitim hayatı
Kişi bunlarla başa çıkmadığında, bunları bastırdığında bir destek almadığında, vücut bir alarm veriyor ve bu alarmı fiziksel belirtilerle veriyor. O sebeple panik atak ortaya çıkıyor.
Peki panik atakla baş etmek için ne yapmak gerekir? Öncelikle panik atak danışanı geldiğinde ona ilk atağı sorulmalı. İlk atağını ne zaman geçirmiş, hangi fiziksel belirtileri yaşamış, aklından hangi düşünceler geçiyormuş? Hangi duyguları hissediyormuş? Daha sonra en son yaşadığı atağı öğrenmek ve yine aynı bu detaylı soruları sorarak, en yoğun yaşadığı atağı da öğrenmek gerekiyor.
Bunları detaylandırmak ve sonrasında bir panik günlüğü yazmaya başlanmalıdır. Bu panik günlüğünde kişi atak yaşadığı anları kaydetmeli ve bu atağı yaşarken hangi fiziksel belirtileri hissettiğini, hangi psikolojik belirtileri hissettiğini, aklından hangi düşünce geçiyordu, hangi duyguyu hissediyordu? Ölecekmiş korkusu mu vardı, aklımı kaçıracağım düşüncesi mi vardı? Bunları tek tek kaydetmelidir. Daha sonra bu ataklar arasında ortak bir nokta var mı buna bakılmalı.
Kimisi bazen sadece işyerinde atak yaşadığını fark eder, kimisi sadece metroya bindiğinde, kimisi kapalı alanda, kimisi ailesiyle ilgili bir problem yaşadığı dönemde bu atağı yaşayabilir. Bunlar bizim problemi öğrenmek için yaptığımız taktikler oluyor. Tetikleyiciler bulunmuş oluyor. Daha sonrasında kişinin asıl önemli olan asıl yapması gereken şey şu: tıbbi testlerden geçiyor olmalı.
Tüm tıbbi testlerden geçmesi ve ondan sonra fiziksel muayenesi yapıldıktan sonra doktorlar ona “bir şeyin yok” dedikten sonra biz Psikologlar olarak psikolojik etkenlere bakıyoruz. Bu psikolojik etkenler de biraz önce bahsettiğim aile problemleri, eş problemleri, genel stresli hayat oluyor. Bunlara ek olarak, kişi bazen problemlerle başa çıkmada daha güçsüz olabiliyor.
Duygularını ifade etmede daha güçsüz olabiliyor ve bu sebeple de atak ortaya çıkabiliyor. Ve biz başa çıkarken bu panik günlüğünü oluşturduktan sonra ortak sebepleri bulduktan sonra bu tetikleyicilere karşı neler yapabilir, bunun üzerine bazı bilişsel ve davranışçı yöntemler uyguluyoruz. Ama danışanların daha çok istediği o atak anında nasıl başa çıkabileceğini öğrenmek. Çünkü o an problem üzerine konuşmak belki onu biraz daha sıkabiliyor. O yüzden daha çözüm odaklı teknikler istiyorlar. Bu yüzden biraz daha çözüm odaklı tekniklerden bahsedelim:
Yazı İçeriği
Nefes Kontrolü
Atak yaşadığınız anda hızlı bir şekilde nefes alıp verirsiniz. Biz buna hiperventilasyon diyoruz ve nefesinizi kontrol edemediğiniz için daha çok panik olursunuz. O yüzden seans içerisinde bu hızlı nefes alıp vermeyi prova edip daha sonrasında nefesi kontrol altına almayı öğretiyoruz. Peki nasıl? Kimisi 3 saniye, kimisi 5 saniye, kimisi 8 saniye kuralı diyor. Ortalama olarak 5 saniye diyelim. Burnumuzdan derin bir nefes alıyoruz. Bu nefesi 5 saniyede alıyoruz. Daha sonra bu nefesi uzun bir süre yine 5- 6 saniye kadar tutuyoruz. Sonra ağzımızdan çorba üfler gibi nefesi aldığımız saniyenin iki katı kadar o nefesi veriyoruz ve bunu 5- 6 kez tekrarladığımızda o atak anında nefesinizi kontrol altına almış oluyoruz.
İmajinasyon Tekniği
Bir imajinasyon yaratmanız gerekiyor zihninizde. En mutlu olduğunuz, en huzurlu olduğunuz anı düşünün ve o anı o kadar detaylı bir şekilde imajine etmeniz gerekiyor ki atak anında sizin orası güvenli yeriniz olacak ve o güvenli yere gideceksiniz. Mesela bir sahil kenarında olduğunuzu düşünün. Sizin mutlu olduğunuz an bu olsun.
O sahil kenarında iken nerede oturduğunuzu, manzarayı hangi açıdan baktığınızı, dalgaların sesini, denizin rengini detaylı bir şekilde zihninizde oturtmanız gerekiyor ve atak geldiğinde kendinizi bir köşeye alıp oraya oturup gözlerinizi kapatıp bu güvenli yere gitmenizi isteyeceğiz. Bu güvenli yere gittiğinizde aynı zamanda nefes kontrolünü yapmanızı isteyeceğiz. Bu sizi daha da rahatlatacaktır.
Gevşeme Egzersizleri
Gevşeme egzersizleri sadece atak anında değil, o hafta boyunca yapılmalı. Bunu ödevler olarak veriyoruz ve uygulamalı gevşeme egzersizlerinde danışana kaslarını gevşetmeyi öğretiyoruz ve bunu tüm organlar üzerinde öğretiyoruz. Mesela önce sağ bacağını, sonra sol bacağını, önce sağ kolunu, sonra sol kolunu. Çünkü kişi gergin olduğunda, panik olduğunda, kaygılı olduğunda vücudu kasılıyor ve bu kasılmayı nasıl gevşetebileceğini öğretmek de onu rahatlatan bir diğer teknik oluyor.
Anda Kalma Teknikleri
Atak anında biz vücudumuza odaklanıyoruz ve vücudumuzdaki belirtileri yanlış yorumlama eğiliminde oluyoruz. O yüzden bu yanlış yorumlamanın önüne geçmek için kişiyi vücudundan uzaklaştırmak gerekiyor. Odağını başka yere çekmek gerekiyor. Bunu yapmak için de çevreye odaklanılmalı. Mesela 5 tane nesne bulun ve görebildiğiniz bu beş nesneyi sayın.
Belki bunu renklere göre de kodlayabilirsiniz. 5 tane kırmızı nesne bulacağım gibi. Daha sonra 4 tane alabildiğiniz kokuyu seçin. Daha sonra 3 tane işitebildiğiniz sesi seçin. Hangi sesleri duyuyorsunuz? 2 tane de dokunabildiğiniz şeyi seçin. Koltuk, masa, araba koltuğu fark etmez. Bunu yaparken de bedeninizden uzaklaşmış oluyorsunuz.
Önemli nokta bu. Çünkü bedene aşırı derecede odaklanıyoruz. Ve bedendeki belirtileri daha böyle can kulağıyla dinliyoruz ve bu da bizim abartmamıza sebep oluyor. Gevşeme egzersizleri, nefes egzersizleri odağı değiştirme, en sık kullanılan tekniklerdir ve bunu duyularımızla yapmak daha çok işe yarar.
Bunlara ek olarak, kişi bunları yapmasına rağmen atağı geçmiyorsa yada atağı tekrardan gelecek diye bir endişesi varsa buna beklenti anksiyetesi adı verilir. Yani kişi artık ataklarından kurtuldu, atak yaşamıyor. Belki birkaç aydır yaşamıyor ama ya atak gelirse korkusu yaşıyor. O zaman bu beklenti anksiyetesinden kurtulmak için de kanıt aramak gerekiyor. Tekrar yaşayacağına dair kanıt ne? ya da kalp krizi geçireceğini düşünüyor, kalp krizi geçireceğine dair kanıt ne? Aşağı doğru ok tekniği uygulanmalı.
Mesela, trafikte atak geçireceğinden korkuyor, trafikte atak geçirirsen ne olur? “Orada kalırım. Kendimi çok çaresiz hissederim.” Çaresizlik hissedersen ne yaparsın, o zaman ne olur? Ambulansı ararım. Peki ambulansı aradığında ne olur? Ambulans gelir ama ya trafikte gelmezse? Peki trafiğe giremeyen ambulans gördün mü hiç? Trafikte ambulanslara yol açılır. Bu şekilde kanıt arayarak aslında sokratik sorgulama yaparak, onun düşüncesinin, endişesinin altında aslında mantığa dayanan bir temel olduğu gösterilir.
Bunlar çözüm odaklı tekniklerdir. Bir de panik atak dolayısıyla kişinin kaçındığı noktalar oluyor. Atağın geleceğinden korktuğu yerler oluyor. Bunlar trafik olabilir, toplu taşıma araçları olabilir, asansör olabilir. Bu yerleri belirleyip kaçındığı, korktuğu durumların bir listesi yapılmalı ve bu liste kolaydan zora doğru sıralanmalıdır. Daha sonra tek tek onlara maruz bırakılmalıdır. Ama bu maruz bırakma direkt “git, metroya bin tek başına” şeklinde değil, seans içi maruz bırakmalar ile yapılmalıdır.
Yani seans odasındayken imajine ederek, hayal ederek danışan oraya götürülmeli ve atağının başladığını hissettiğinde ona o anda o atakla nasıl başa çıkabileceğini uygulamalı olarak öğrenmeli. Eğer bu seans içinde öncesinde yapılmazsa buna taşırma deniyor. Yanlış bir yöntem, o yüzden öncelikle seans içerisinde, daha sonra seans dışında, önce yanınızda birileri varken, daha sonra yanınızda biri yokken, böyle aşamalı bir şekilde maruz bırakılmalısınız.
Obez bireylere tekrardan dönecek olursak, panik bozukluk, panik atak, kaygı bozukluğu, depresyon, bunlar obezite problemi yaşayan bireylerde çok fazla görülmekte ve genellikle kişi en son raddeye gelene kadar bu konuda bir destek almamaktadır. Çözüm odaklı teknikleri deneyebilirsiniz. Biraz önce bahsedilen teknikleri deneyebilirsiniz ama problemin kökeninde mesela eş problemleri var ve eşinizle olan problemleriniz hiçbir şekilde çözülmüyor.
O zaman panik atağı o an siz o tekniklerle söndürseniz de ilerde tekrardan nüks edebilir ve bu noktada mesela panik atağa yönelik ilaç tedavilerinin, ilaç tedavisi ne kadar etkili olursa olsun ileride yüzde 95 oranında atağı tekrardan nüks ettirdiği görülmüş. O sebeple problemi keşfettikten sonra, tetikleyicileri keşfettikten sonra bir uzmandan destek alınmalıdır.
Panik atak çok zordur, o an o atağı yaşarken ölecekmiş gibi hissetmeniz, nefesinizi kontrol edememeniz, bunların hepsi çok zordur ama başa çıkmak da çok kolaydır. Bunları bir uzmandan öğrenmeli ve hayatınız zehir olmadan, çok basit bir başa çıkma yöntemi kullanarak bu zorlu anda kalmayabilir ve hayatınızdaki genel gerginliğin sebep olduğu bu ataktan uzaklaşabilirsiniz. En önemli nokta da vücudun size alarm veriyor olduğunu bilmelisiniz. Demek ki kendinizle ilgili bir şeyleri ihmal ediyorsunuz. O sebeple vücudunuz “artık beni düşün, bana bak” diyor. Bu sebeple vücudunuzun alarmına kulak verin!