Obezite ve psikoloji arasındaki ilişki nedir?
Obezite günlük alınan enerjinin, harcanan enerjiden fazla olmasından kaynaklanan ve vücut yağ dokusunun artması ile karakterize olan kronik bir hastalıktır. Obezitenin oluşmasında genetik, sosyoekonomik koşullar, çevresel faktörler ve beslenme alışkanlıkları etkili olduğu gibi, psikolojik sorunlar da etkili olmaktadır. Kişi, kiloya sebebiyet verebilecek bu faktörlerden herhangi birini barındırmıyorsa, o zaman yeme davranışının altında yatan sebebin bulunması gerekir. Bu işlem ise Psikolog tarafından sağlanır. Yemek yemenin psikolojik boyutuna baktığımızda, öncelikle beyin ve beslenme ilişkisine bakmamız gerekir.
Beynimiz yeme durumumuzu nasıl etkiler?
Beyin vücudumuzun hayati işlevlerini düzenleyen organdır ve aynı zamanda sindirim işlevimizi de düzenler. Beynimizde neredeyse 10 milyar kadar nöron yani sinir hücresi bulunmaktadır. Sinir hücrelerinin aynı zamanda midemizde de bulunduğunu söyleyen bazı araştırmalar vardır. Bu, stresli olduğumuzda midemizin ağrımasını veya acıkmasını açıklayan bir örnek olabilir.
Bunun dışında beynimizde ödül sistemi adı verilen bir bölge bulunmaktadır ve bu bölgede dopamin adı verilen nörotransmitter salgılanır. Yemek yediğimizde duyduğumuz haz dopamin alımını arttırır ve ödül sistemimiz etkilenir. Bu sayede beyin tarafından yemek yeme ve haz alma arasında bir bağlantı kurulur ve her stresli olduğumuz anda haz almak için yemeye yöneldiğimizde beynimiz yemeye karşı bağımlılık oluşturabilir. Alkol veya diğer madde bağımlılıklarından da sorumlu olan bu bölge, dürtüsel (kendini kontrol edemeyen) bireylerin yeme bağımlılığı geliştirmesinde de etkilidir. Dopamine ek olarak, çikolata, şeker gibi tatlı besinler seratonin, endorfin gibi mutluluk hormonları salgılar. Mutsuz olduğunuz anlarda tatlı yeme isteğiniz bundan kaynaklanmaktadır. Bundan kurtulmak için yine Psikolog eşliğinde mutlu olmanızı sağlayacak farklı yöntemler bulmanız ve olumlu stresle başa çıkma yöntemleri geliştirmeniz gerekmektedir.
Beynimizin bir bölgesi (prefrontal korteks) duyguların düzenlenmesinden ve davranışları kontrol etmekten sorumludur. Ancak araştırmalarda beyindeki d2 (dopamin reseptörü) sayısının azalmasının bu bölgedeki aktiviteyi azalttığı bu nedenle bağımlıların kendilerini ve duygularını kontrol edemediklerini ortaya konmuştur. Bu kontrolü sağlayamayan bireyler yemek yemeyi de kontrol edemez ve sonucunda yeme bozukluğu ve obezite oluşur.
Beyin dışında hangi psikolojik faktörler obeziteye sebep olur?
Bu bilgilerin ışığında, kilo verme sürecinde “beyni değiştirmek” deyiminin önemi daha çok anlaşılmaktadır. Kişinin beyni, yani yemek yeme davranışıyla ilgili düşüncelerinin yanı sıra; kendini düzenleme yetersizliği, duyguları kontrol edememe, çocukluk çağı travmaları, aile içi olumsuz ilişkiler, yalnızlık, sıkıntı, stresle başa çıkamama gibi durumlar da aşırı yemeye sebep olmaktadır. Kişinin sağlıksız yemek yeme davranışı bu sebeplerden kaynaklanıyorsa, Psikolog desteğiyle yemek yemeye karşı işlevsiz düşüncelerden kurtulmalı ve “obez beyin” den uzaklaşarak sağlıklı hayata temelli geçiş yapmalıdır. Çünkü obeziteyi tetikleyen ve kişinin yemek yeme davranışında bulunmasına neden olan psikolojik sıkıntıların tedavi edilmesiyle kişinin kilolarından kalıcı olarak kurtulabileceği araştırmalarla kanıtlanmıştır.