Yazı İçeriği
Yeme Bozukluğu Nedir?
Yeme davranışında bozulma, ısrarla kiloyu kontrol etme davranışları, fiziksel ve psikososyal işlevselliğin bu nedenlerle bozulması, bu belirti ve işlev bozukluklarının bir tıbbi durum veya psikiyatrik bozukluğa ikincil olmaması ile seyreden klinik tablolar olarak tanımlanır.
Yeme Bozukluklarının Genel Özellikleri
Bu gruptaki hastalıkların oluşumunu tek bir etkenle açıklamak mümkün değildir. Çoğunlukla kadınların hastalığıdır. Tıbbi komplikasyonların en sık ve ağır seyrettiği psikiyatrik hastalık grubudur. Ölüm oranları en yüksek olan psikolojik bozukluktur. Yeme bozukluğu olanların kişilik özelliklerinde; düşük benlik saygısı, çevre üzerinde güçsüzlük duygusu, iddiacı olma ve duygu ve isteklerini belirtmeme, duyguyu ifade edememe (aleksitimi) bulunmaktadır. Yeme bozukluğu olanların ailelerinin özelliklerinde ise; duygular ve çelişkiler açıkça ifade edilmez ve kabul edilmez, seksüel konular konuşulmaz, bireysellik kabul edilmez, mükemmeliyetçilik tek kabul edilen davranıştır ve ailenin katı kuralları vardır. Yeme bozuklukları, kişiyi takıntılı ve olumsuz düşünce ve davranışlarla tüketir ve kişinin aile üyeleriyle, sevdikleriyle ve hayatla olan ilişkileri bozulur. Başkalarının onlara yemek yedirmek için baskı kuracağını düşündükleri için ilişki kurmaktan kaçınırlar. Yeme bozukluğuyla ilgili belirtiler, kişinin problemlerle yüzleşmeyi reddetmesinin bir yoludur.
Yeme Bozukluğu Alt Tipleri Nelerdir?
1.Obezite
Obezite; vücudun aşırı yağlanması olarak ifade edilir. Vücut yağ oranının tam olarak belirlenmesi hem uzun zaman aldığından ve hem de çok masraflı olduğundan, obezitenin belirlenmesinde çoğu kez vücut ağırlığı kullanılmaktadır.
Obezite en büyük sağlık problemlerinden biridir. ABD‘de erişkinlerin %54,9‘u fazla kilolu, %22,3‘ü ise obezdir. Çalışmalar obezitenin hipertansiyon, tip 2 diabetes mellitus, dislipidemi, kardiyovasküler sistem hastalıkları ve belirli tipteki kanserlere (kolon, meme, safra kesesi, endometrium kanserleri) yakalanma risklerini arttırdığını göstermiştir. Obezitenin ortaya çıkmasına neden olan temel psikolojik etmenler ise;
- Yakın aile ilişkileri
- Sosyal çevre etkeni
- Stres, yalnızlık, çaresizlik, mutsuzluk, öfke gibi duygulara tepki olarak yemek yenmesi (duygusal yeme), depresyon, kaygı, gece yeme sendromu, tıkınırcasına yeme bozukluğu
- Obezitenin biyolojik olarak gelişmesinin yanında büyük etken çocukluk çağı travmalarıdır. Aile dinamiklerinde yaşanan çatışmalar ya da boşanma evreleri bireyin ön ergenlikte üzüntüye karşı koyma mekanizması olarak aşırı yemek yeme davranışını ortaya çıkarmaktadır.
Etiyoloji
Obezite etiolojisinde rol alan birçok faktör arasında fazla enerji alımı, yetersiz enerji tüketimi, genetik yatkınlık, düşük yağ oksidasyonu, azalmış sempatik aktivite, stres, sosyoekonomik düzey düşüklüğü yer almaktadır. Obez hastaların yaklaşık %25-30’u depresyon veya diğer psikolojik problemlere sahiptir. Duygusal gerginlik sıklıkla aşırı yeme ile ilişkilidir. Bu kişiler kısa zaman dilimlerinde çok yemek yerler ve bunu yaparken de kontrollerini kaybederler.
Tedavi Yöntemleri
Obezite tedavisinde;
- Diyet düzenlemesi,
- Fiziksel aktivitelerin arttırılması,
- Psikoterapi,
- Farmakoterapi,
- Cerrahi tedavi
- Ve bunların kombine şekilde uygulanması en etkili yöntemlerdendir.
2.Anoreksiya Nervoza
AN’ da hasta yemek yemeyi reddeder. Aşırı derecede kilo kaybı ve zayıflık vardır. Beden imgesindeki bozulmaya bağlı olarak kişi kendisini yine de şişman olarak algılar.
AN 2 tip barındırır:
1-Kısıtlayan tip: Hastalar kilolarını kontrol etmek için yemeyi reddeder veya çok az yerler.
2-Yeme – çıkartma tipi (Bulimik tip): Yeme konusundaki kısıtlamanın ötesinde, kendini kusturma, laksatif ve diüretik kullanma yoluyla kalori kontrolü çabası vardır.
Klinik Özellikler
Önceleri yavaş sonra hızlı kilo kaybı olur. Kusma, laksatif, diüretik, egzersiz görülür. Kiloya bağlı kendine güven, kilo verme disiplinin yoğunluğu, self kontrol bozukluğuna bağlı kilo verememe durumu, yemek ile obsesyonel uğraşlar (başkalarına yedirme gibi), herkesle birlikte yemekten kaçınma ve hiperaktivite görülmektedir. Bariatrik cerrahiyle en az ilişkili olan bozukluktur fakat bariatrik cerrahi sonrası kilo vermeyi durduramama sebebiyle anoreksik olmaya dair söylentiler vardır. Araştırmalarla kesin olarak kanıtlanmamıştır.
Nedenleri
Biyolojik sebepler arasında aile genetiği, hormonal etkiler ve beyindeki nörotransmiter döngüsü vardır. Psikolojik sebepler arasında, cinsellik reddi, anne-çocuk ilişkisinde otonomi arayışı, disfonksiyonel aile ilişkileri (ailenin bağımlılık gereksinimleri) bulunmaktadır. Sosyal sebepler arasında ise sosyal kabuller, kültürel baskılar (20-21. yy) kişinin beden takıntısına sebep olmaktadır.
Tedavi Yöntemleri
Bu hastalığın tedavisi genellikle uzman doktorlar tarafından hastanede ve ayakta yapılır. Tedavideki amaç kişinin yeme alışkanlığını eski ve sağlıklı düzenine geri döndürmek ve bu sayede de vücutta bozuk yeme biçiminin neden olduğu bedensel sorunları yok etmektir. Bu tedavinin psikolojik evresinde ise kişinin kendi bedenini sevmesini sağlamak, bedeniyle ve kilosuyla veya yeme alışkanlıklarıyla alakalı olan yanlış yargıları düzeltmek temel hedefler olarak gösterilir. Tedavinin psikolojik evresinde yine bilişsel davranışçı terapi (BDT) yöntemleri büyük etkiye sahiptir. Anoreksiya nervoza hastalığının bedende oluşturduğu çeşitli hastalıklar nedeniyle kişinin tedavi süresince doktoru tarafından önerilen belirli ilaçları kullanması gereklidir. Ayrıca bazı durumlarda kişiye antidepresan kullanımı da önerilir.
3.Bulimia Nervoza
BN, nöbetler şeklinde aşırı yemek yeme davranışıyla kendini gösterir. Hasta beden imgesi ile sürekli zihinsel bir uğraş içinde olup, aşırı yemeyi telafiye yönelik davranışlar geliştirir. Örneğin, İstemli / istemsiz kusma, diüretik ve laksatif kötüye kullanımı, aşırı bedensel hareketler gibi. Bulimia: Bous (Öküz) + Limos (Açlık) anlamına gelir. 3 ay boyunca haftada 2 kez Binge (tıkınırcasına yeme) atakları görülebilir.
Bulimia Nervoza DSM-IV Tanı Ölçütleri
Tıkınırcasına yeme nöbetleri, uygunsuz dengeleme davranışları (kusma, laksatif, diüretik vb.), kiloyla ve bedenle aşırı uğraş temel belirtilerdir. Yineleyen tıkınırcasına yeme epizodlarının olması, aynı zaman diliminde çoğu insanın yiyebileceğinden çok daha fazla yiyeceği yeme diğer belirtilerdendir.
Bulimia Nervoza Tipleri
Çıkartma olan tip: BN nöbeti sırasında kişi, düzenli olarak kendi yarattığı kusma davranışı veya laksatif, diüretik veya lavman kötüye kullanımı gösterir.
Çıkartma olmayan tip: BN nöbeti sırasında kişi zorlayıcı egzersizler gibi diğer uygun olmayan telafi davranışları gösterir, fakat düzenli olarak kendi yarattığı kusma davranışı veya laksatif, diüretik veya lavman kötüye kullanımı yoktur.
Nedenleri
Bulimiya nervoza’nın kesin nedeni şu anda bilinmemektedir; Bununla birlikte, genetik, çevresel, psikolojik ve kültürel etkiler de dahil olmak üzere bu yeme bozukluğunun gelişimine birçok faktörün katkıda bulunduğu düşünülmektedir. Obezite ile bulimia nevroza olarak adlandırılan bu iki farklı yeme bozukluğu, aslında aynı ruhsal sorunsalın belirtisel olarak ortaya çıkan farklı iki yüzüdür. Bariatrik cerrahi ameliyatı olmuş bazı hastalarda bulimia nevroza örüntüsü görülebilmektedir. Bu bozukluk tedavi edilmezse kişi tekrar kilo alımı yaşayabilir.
Tedavi Yöntemleri
Bulimia nervozanın tedavisinin uzun ve zorlu olduğu söylenmektedir. Hastalar sıklıkla onu tedavi eden uzmanların kendisine kilo aldırmaya çalıştığını düşündüğü için tedaviyi reddedebilir. Ancak tedavide temel amaç, hastayı ideal kiloya getirmek değil, kişinin bedenini yeterince sağlıklı hale döndürüp, kişiye yeni ve uygun bir yeme alışkanlığı kazandırmaktır. Son 20 yıldır ilaç tedavisinin yanında Bilişsel Davranışçı Terapi ile etkili bir tedavi uygulanmaktadır. İyileşmede yalnızca profesyonel müdahale yeterli değildir, aile ve arkadaşların da iyileşme sürecinde önemli rolü vardır. Bu sebeple Aile terapileri de etkili olmaktadır. SSRI (seçici seratonin geri alım inhibitörü) tipi ilaç tedavisinin yanında, bireysel ve grup terapisi, vücut terapisi, sosyal çalışmacı desteği vb. müdahaleler uygulanabilir.
Beslenme danışmanlığı aşamasında ise yeme bozuklukları konusunda uzman bir diyetisyen ile çalışılmalıdır. Hastanın aşırı yemek yeme ve sonrasında çıkarma döngüsü bu şekilde kırılabilir. Hastaya, günlük ihtiyacı olan kalori alımı ve diğer sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazandırılmaya çalışılmalıdır.
4.Ortoreksiya
Ortoreksiya, sağlıklı yemek yeme takıntısına verilen addır. ”Ortho” Yunanca’da ‘doğru’ ve ‘normal’ anlamına geliyor. Yani doğru yemek de bir takıntıya dönüşebilir ve bu durum da psikolojik olarak bireylerde sorun yaratabilir. Amerikan Diyetisyenler Derneği’nin son yayınlarında bu sorunun 10 yıl içinde yaygınlaşacağı söylenmektedir.
Ortorektik Misiniz?
- Yarının yemeğini bugünden planlıyor musunuz?
- Yemeğin sağlıklı olması sizin için lezzetli olmasından daha mı önemli?
- Steril yiyecekler yedikçe sağlığınızın bozulduğunu hiç fark ettiğiniz oldu mu?
- Dün yaptığınız diyet bugün size yetersiz mi geliyor?
- Sağlıklı beslenmeyenleri küçümsediğiniz oluyor mu?
Bu sorulara “Evet” yanıtını verenler ortorektik risk grubunda olabilir. Bariatrik cerrahi sonrası diyet kültürünü takıntı haline getiren kişilerde ortoreksiya ortaya çıkabilir. Bu sebeple, diyeti “sağlıklı beslenme” düzeni olarak içselleştirmek ve hayata bu şekilde adapte etmek, ideal kiloya ulaştıktan sonra diyetisyen takibinde ödül günleri yapmak sizleri ortorektik olmaktan uzaklaştıracaktır.
5.Başka Türlü Adlandırılamayan Yeme Bozuklukları
a) Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu
Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu olan kişiler yemek yerken kontrolünü kaybeder. Bulimia Nervoza hastalığından farklı olarak yeme davranışının telafisini (kusma, egzersiz yapma, aç kalma gibi) yapmaz. Aynı zamanda fazla yemenin yol açtığı utanç, suçluluk ve sıkıntı tekrar aynı yeme döngüsünü yaşamalarına sebep olur. Sonuç olarak, bu hastaların kilosu genelde normalin biraz üstü ya da normalden çok fazladır. Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu olan obez kişiler, özellikle kalp-damar hastalıkları ve yüksek tansiyon riski taşır. Çoğu tıkınma atakları gizli bir şekilde gerçekleştirilir. Bu yüzden tıkınırcasına yeme durumu, suçluluk ve utanç duyguları ile ilişkili olabilmektedir. Tıkınırcasına yiyenlerin; ebeveynlerinde daha sık depresyon görüldüğü, obeziteye karşı yatkınlıklarının fazla olduğu, bedenlerine ilişkin olumsuz yorumlara daha fazla maruz kaldıkları ve olumsuz bir mükemmeliyetçi yapıya sahip oldukları saptanmıştır.
Tanı kriterleri
- Tıkınırcasına yeme atakları geçirmek ve bu sırada aşağıdakilerin de beraber tekrarlaması:
-
- Benzer koşullar altında ve zaman diliminde herhangi bir bireyin yiyebileceğinden çok daha fazla miktarda yiyeceği, kısa bir sürede (örneğin 2 saatte bir) yeme,
- Atak sırasında kontrol kaybı hissi (örneğin yemeyi veya ne kadar yediğini durduramama),
- Tıkınırcasına yeme atakları aşağıdakilerden en az 3 tanesini kapsamalıdır:
- Normalden çok daha hızlı yeme,
- Rahatsız edici derecede doymuş hissedene kadar yeme,
- Fiziksel olarak aç hissetmemeye rağmen aşırı miktarda yeme,
- Yediklerinin miktarının görülmesinden utanma ve bu yüzden yalnız yeme,
- Yeme sonrası depresif ya da suçlu hissetme,
- Tıkınırcasına yeme ataklarının 3 ay boyunca en az haftada 1 olması,
- Tıkınırcasına yeme atağının sonrasında telafi edici davranışlarda (kusma, laksatif kullanma, lavman gibi) bulunma mı?
Tedavi yöntemleri
Tıkınırcasına yeme bozukluğu, obez bireylerde en yaygın görülen yeme bozukluğudur. Bu hastalarda Depresyon, Alkol bağımlılığı ve Dürtü kontrol bozukluğu görülme ihtimalleri de yüksektir. Bu bozukluğun tedavisinde psikoterapi büyük ölçüde rol oynar. En etkili terapi yöntemi ise Bilişsel Davranışçı Terapi yöntemidir. İlaç tedavisi uygulanırsa ek olarak mutlaka eşlik eden psikolojik bozukluklar da (depresyon, anksiyete, dürtü kontrol bozukluğu gibi) tedavi edilmelidir. Bariatrik cerrahi hastalarında oldukça fazla görülen bu bozukluk, ameliyat sonrası diyet sürecinde nüks etmemesi amacıyla Psikolog tarafından tedavi edilmelidir.
b) Duygusal Yeme
Duygusal yeme, öfke, üzüntü, utanç gibi birçok olumsuz duyguyla yemek yiyerek baş etmeye çalışma olarak tanımlanabilir. Geçici olarak verdiği rahatlama hissi nedeniyle birey kaçmaya çalıştığı duygulardan uzaklaştığını hissedebilir. Ancak açlığın hissedilmediği zamanlarda yemek, midenin genişlemesine ve günlük öğünlerde tüketilen kalorilerin artmasına yol açar. Bu da ciddi bir kilo problemini ve bireyin öz saygısını kaybetme riskini doğurur.
Nedenleri
Duygusal yeme davranışında, bireylerin günlük olayları yorumlayış biçimi ve geçmişte sevilme ve değerli hissetme gibi temel ihtiyaçlarının karşılanmış veya karşılanmamış olmasının rolü büyüktür. Erickson’a göre çocuklukta sevilme, değer verilme, onaylanma gibi ihtiyaçların karşılanması sonucunda insan zihni bu yaşantıları daha sonra faydalanılabilecek kaynaklar olarak depolar ve olumsuz yaşam olayları karşısında işlevsel olan çözüm yollarını seçer. Bu gibi duygusal besin kaynaklarından mahrum kalmış kişiler ise olumsuz olaylarla baş etmek için yemek yemeyi seçebilirler. Bu aynı zamanda insanın hissettiği duygusal boşluğu doldurmaya yönelik bir uğraş olarak da yorumlanabilir. Bu konuda yapılmış diğer araştırmalar ise duygusal yemenin öğrenme sonucunda bir alışkanlık haline gelebileceğini göstermektedir. Öğrenmenin en çok gerçekleştiği aile ortamının yeme alışkanlıklarını tekrar etmek buna bir örnektir.
Tedavi yöntemleri
Duygusal yemeyi doğrudan hedef alan psikoterapi çalışmalarında, bedenimize ve duygularımıza dair farkındalığımızı arttırma amaçlı terapi akımları kullanılır. Örneğin Gestalt ilkelerini temel alan bir terapi çalışmasında yediğimiz şeylerin tadını, kokusunu, midemizin ne kadar açlık hissettiğini ve o an eşlik eden duygularımızı ayırt etmeye yönelik bir çok egzersiz mevcuttur. Bunun dışında Mindfullness Temelli terapi teknikleri de yeme farkındalığı üzerinde büyük rol oynar. Bilişsel Davranışçı Terapi’ler de düşüncelerimiz, duygularımız ve davranışlarımız arasındaki ilişkiyi anlamamıza yardımcı olmaktadırlar. Bariatrik cerrahi ameliyatı sonrası BDT yöntemi ile çalışan bir terapist, hastanın duygularını fark etmesi, onları gerektiği gibi ifade edebilmesi, problemlerine yapıcı çözüm yolları bulması konularında danışmanlık vererek sağlıklı bir diyet süreci ve kalıcı kilo verimini sağlayabilir.
c) Gece Yeme Sendromu
Gece yeme sendromu olan kişilerde sabah tok olarak uyanma, uyandıktan sonra ilk öğünü birkaç saat geciktirme, akşam saatlerinde fazlaca yeme ve gece besin alımının eşlik ettiği uyku bölünmeleri görülür. Gece yeme sendromu, günlük kalorinin en azından yüzde 50’sinin akşam yemeğinden sonra atıştırmalar ile alınması, haftada üç gece en az bir kez uyanma ve sonrasında yüksek kalorili atıştırmaların yapılması ile bu durumun en az üç ay sürmesiyle görülür. Bu durumun görüldüğü kişilerde yedikten sonra suçluluk, sıkıntı, gerginlik, karamsarlık ve sinirlilik hali gibi duygusal durumlar görülebilir.
Nedenleri
- Uyku düzensizliği
- Psikolojik sorunlar (depresyon ya da yüksek derecede anksiyete)
- Hormonal nedenler (Kan şekerindeki dengesizliklerden dolayı kişi acıkır.)
Gece yeme sendromu yanında bir de son yıllarda çok sık rastlanan “tıkınırcasına yeme bozukluğu” (binge eating disorder) bulunmaktadır.
Bariatrik cerrahi hastalarında oldukça görülen bu sendromda, endokrinoloji uzmanlarıyla hormonal problemlerin tedavi edilmesi ve uyku hijyen kurallarına uyum ya da uyku ilaçlarıyla uyku düzensizliği çözülse de, Psikolog desteği ve Diyetisyen desteği mutlaka olmalıdır.
Tedavi Yöntemleri
- Gece yeme sendromu sırasında hedef, öncelikli olarak gün içindeki beslenme planını dengeye sokmak olmalıdır.
- Gece yemeye neden olan stres faktörlerinden uzak durmaya çalışılmalıdır. Sonrasında ise fazla yemeye neden olan besinler sofradan kaldırılmalı, mümkünse evde de bulundurulmamalıdır.
- Gece yeme sendromu sırasında genelde yüksek şekerli ve yağlı besinler tercih edilir. Bu besinler hacimce düşük, kalorice yüksek olurlar. Bu sebeple diyetisyen danışmanlığı kontrolü tedavi aşamasında çok önemlidir.
- Egzersiz yapmak insanın bütün bioritmini düzene sokmaktadır. Hem iştah metabolizmasını dengeleyerek iştahsızlık ya da iştahın birden çok fazla artması gibi sorunlar engellenmiş olur, hem de duygusal yeme atakları azalır. Egzersiz, mutluluk hormonu (seratonin) da salgılattığı için kişinin daha pozitif olmasını sağlar ve bu tarz sendromlardan korunmayı sağlayabilir.
- Psikolojik kökenli (depresyon, anksiyete) bir gece yeme sendromu varsa mutlaka psikolojik danışmanlık da alınmalıdır.