Akalazya yemek borusunun alt kısmının hareket kabiliyetinin bozulması ile ortaya çıkan ve son derece nadir görülen bir hastalıktır. Bu rahatsızlığın disfaji yani yutma güçlüğü ile seyrettiğini belirtebiliriz. Bu rahatsızlık her yaşta görülebilir ancak özellikle 30 ile 60 yaş arasında çok daha sık görüldüğünü söyleyebiliriz. Rahatsızlığın görülme sıklığı ise kadın ve erkeklerde eşit orandadır. Hastalığın belirtilerinin neler olduğuna ya da tedavisinin nasıl yapıldığına değineceğiz. Fakat öncesinde hastalığı çok daha iyi anlamak adına yemek borusunun yapısını ele alalım.
Yazı İçeriği
Yemek Borusunun Yapısı
Yemek borusu toplamda üç tabakadan oluşur. En dışta uzunlamasına bir görünüm sergileyen longitüdinal kas tabakası, bunun iç tarafında halka şeklinde kaslardan oluşan sirküler kas tabası vardır. Bu iki tabakanın arasında ise kasların kontrolünü sağlayan sinir hücreleri (miyenterik pleksus) yer alır. En iç tarafta ise mukoza yani koruyucu tabaka vardır.
Özefagus yani yemek borusu gırtlak bölgesini mideye bağlayan bir yutma tüpü olarak düşünülebilir. Hastada akalazya ortaya çıktığında etkilenen vücut bölgesi de yemek borusudur. Yemek borusunun mide tarafından bulunan kapağın gevşemesi ile bir bozukluk meydana gelir. Bu bozukluk da hem katı hem de sıvı gıdaların mideye kolaylıkla ulaşmasını olumsuz yönde etkiler ve sonuç olarak hastada yutma güçlüğü ortaya çıkar.
Akalazya Nasıl Oluşur?
Özellikle hastaya akalazya tanısı konduğunda bu problemin nasıl geliştiği merak ediliyor. Akalazyada özelikle miyenterik pleksus bölgesindeki bozukluklardan ortaya çıkar. Yemek borusunun alt kısmında ve mide girişindeki kaslarda kalınlaşmaya sebep olur. Hatta bazen bu durum iki üç katına kadar çıkabilir. Normal bir süreçte yemek yerken 5 ile 10 saniye süre ile yemek borusunun altında yer alan kapak açılır.
Bu sayede tüketilen gıdaların geçişi mümkün olur. Akalazyada ise miyenterik plesus hasarlı ve kaslar kalın olduğu için yemek mideye geçmekte zorlanır. Yemek borusunda biriken yemekler belli bir ağırlığa ulaşınca az da olsa kapak açılıp mideye geçiş olacaktır. Zira zaman içinde oluşan bu olaya hasta alışabiliyor ve bu durum hastaya normal gelebiliyor. Ancak bu rahatsızlığın mutlaka tedavi edilmesi gerektiğini de belirtelim.
Akalazya Olanlar Ne Yaparlar?
Maalesef akalazya hastaları beslenme sırasında çeşitli sıkıntılar yaşarlar. Örneğin pek çok hasta yemek yerken yanlarında devamlı olarak su bulundurma ihtiyacı duyar ve gıdaları yutabilmek için sudan yardım alır. Bu hastalar uzun süreli olarak yemek yerler. Aynı zamanda tam olarak doyamadıklarını, doyma hissine ulaşmakta da ciddi sıkıntılar çektiklerini söyleyebiliriz. Şayet bu ve benzeri sıkıntılar yaşıyorsanız zaman kaybetmeden doktora başvurmalı ve muayene işlemlerinin en kısa sürede yapılmasını sağlamalısınız.
İlginizi çekebilir –> https://www.alidurmusobezite.com/bobrek-ustu-bezi/
Akalazya Belirtileri Nelerdir?
Hastalar akalazya rahatsızlığı yaşadıklarında ilk olarak ortaya çıkan belirti, katı gıdaları rahatlıkla yutabiliyorken sıvı gıdaları yutmakta güçlük çekmeleridir. Aynı zamanda hastaların oldukça sık bir şekilde solunum enfeksiyonlarına yakalandıklarını da belirtmek gerekiyor. Beslenme sorunları ile birlikte hastalarda kilo kaybı da başlar ve hızlı bir şekilde zayıfladıkları gözlemlenir. Tüketilen gıdalar mideye geçmediğinden özefagus borusunda yani yutak borusunda birikme yapar. Bu durum da hastalarda öğürme ve ağız kokusu şikayetinin gelişmesine sebebiyet verir.
Aynı zamanda yutulmaya çalışılan gıdaların ağza geri gelmesi, yemeklerden sonra öksürme gibi şikayetlerin de ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Bazı hastalar göğüs bölgesinde ağrı ve yanma hissinden de şikayet ederler. Bu gibi durumları ciddiye almak ve bir hastalık belirtisi olabileceğini düşünerek derhal doktora başvurmak en doğru tercih olacaktır.
Akalazya Hastalığında Tanı Nasıl Konur?
Öncelikle akalazya tanısı koymanın kolay olmadığını belirtmek gerekiyor. Nedeni ise bu hastalığın bulgularının reflü özefajitle aynı olmasıdır. Dolayısıyla hastalıkların birbirine karıştırılması söz konusu olabiliyor. Hatta kimi zaman çok iyi araştırılmamasından kaynaklı olarak bu hastaların reflü ameliyatı olabildiklerini de gözlemliyoruz. Bu durum zaten dar bir yapıya sahip olan kapak bölümünün daha da daralmasına yol açıyor. Haliyle hastaların şikayetlerinin ortadan kalkması beklenirken bu şikayetler daha da artabiliyor.
Kesin olarak akalazya tanısı konabilmesi için ağızdan baryum (opak madde) hastaya içirilir ve baryum takip edilir. Şayet hastalık mevcutsa doğal olarak baryum mideye zorlanarak geçer ve kalem ucu gibi bir görüntü oluşur. Bir diğer tanı yöntemi de gastroskopi yani özefagial manometre (özefagus alt ucun basınç ölçümü) oluyor. Bu yöntemle de hastaya tanı konması mümkün olabiliyor ve hemen ardından tedavi seçenekleri değerlendirilebiliyor.
Bilgin olsun –> https://www.alidurmusobezite.com/insulin-direnci/
Akalazya Tedavisi
Genellikle akalazya tedavisinin ilaçla yapıldığı düşünülse de maalesef bu hastalığın medikal tedavisi yani ilaç tedavisi bulunmuyor. Botox tedavi seçeneklerinden biridir. Bu yöntemde alt özefagus kaslara botox yapılır ve bu sayede söz konusu kasların gevşemesi sağlanır. Bu yöntemin hastalığın ilk aşamalarında kısmen etkili olduğunu söyleyebiliriz. Botox 6 ay boyunca etkili oluyor ve hastalarda bir rahatlama elde edilebiliyor. Ancak burada kritik bir unsurun altını çizmek gerekiyor. İleride cerrahi müdahale gerekebilir ve botox uygulaması yapılan hastalarda ameliyat çok daha zor olur.
Balon dilatasyon da tedavi seçeneklerinden bir diğeridir. Bu tedavide amaç yemek borusunun alt kısımdaki darlık bölgesine bolon yerleştirerek ve balonu aralıklı şişirerek bu bölgedeki kas gurubunu zedelemek, dolayısıyla yemeğin rahat geçmesini sağlamaktır. Bu tedavi uygulandığında başlangıçta % 80 hastada başarı elde edilmesine karşın zaman içinde hastalığın nüksettiğini belirtmek gerekiyor.
Bu nedenle bizim önerimiz üç defa balon dilatasyondan sonra tekrarlanmasıdır. Ayrıca balon dilatasyonda % 2 oranında özefagus rüptürü (delinmesi) yaşanabiliyor ve bu da hastalar için hayati risk anlamına geliyor.
Akalazyada Cerrahi Tedavi
Hastalara akalazya teşhisi konduğunda tedavinin cerrahi müdahale ile yapılması da mümkün olabiliyor. Hastanın şikayetlerini ortadan kaldırmaya yönelik olarak gerçekleştirilen cerrahi müdahalede ise iki farklı yöntemin bulunduğunu söyleyebiliriz. Bu yöntemler ‘heller miyotomi’ ve ‘POEM’ yani Per-Oral endoskopik miyotomi’ tekniğidir.
Heller Miyotomi
Bu cerrahi müdahalenin laparoskopik yani kapalı yöntemle yapıldığını belirtelim. Tecrübeli bir cerrah tarafından yapılması durumunda %100 oranında başarı elde edilmesi mümkün oluyor. Ancak maalesef dünyada bu konuda cerrahi tecrübenin son derece az olduğunu da eklemek gerekiyor. Bunun nedeni akalazya hastalığının ülkemizde ve dünya genelinde çok nadir görülmesidir.
Ameliyat ise kalınlaşan kasların kesilmesi prosedürü ile uygulanıyor. Bu ameliyatta tecrübelerimizin ışığında hastalarda kasları kestikten sonra genişleyen yutak borusunun alt kısmını, midenin üst kısmını (fundus) kullanarak yeniden kapak oluşturuyoruz (DOR Funduplikasyon). Böylelikle genişleyen kısımdan, mideden asidik içeriklerin yutak borusuna geçmesi ve reflü yani geriye kaçış önlenmiş oluyor. Hastalarda ciddi düzeyde bir rahatlama elde edilebiliyor.
POEM (Per-Oral Endoskopik Miyotomi)
Kısaca POEM olarak adlandırılan cerrahi müdahale ise endoskopik olarak yapılıyor. Cerrahi müdahalede içeriden kas kesiliyor ve işlem bu yöntemle gerçekleştiriliyor. Per-Oral endoskopik miyotomi işleminin maliyetinin bir hayli yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Aynı zamanda uzun vadede başarı oranının belli olmadığı bilgisini de aktarmak gerekiyor.
Şayet akalazyanın belirtilerini siz de yaşıyorsanız, katı ya da sıvı gıdaları yutmakta güçlük çekiyorsanız en kısa zamanda randevu alarak gerekli muayene ve tetkiklerin yapılmasını sağlayabilirsiniz. Konuyla ilgili sorularınızı yorum bölümüne yazabilirsiniz.
Diğer makalemiz –> https://www.alidurmusobezite.com/safra-kesesi/
Detaylı bilgi için bizlere ulaşabilirsiniz:
Sabit Tel: 0212 230 20 08
Cep Tel: 0505 120 82 62